TÜRKİYELİ ARAP ALEVİLER (NUSAYRİLER); VARLAR AMA YOKLAR
TÜRKİYELİ ARAP ALEVİLER (NUSAYRİLER) , VARLAR Türkiyeli Arap Alevilerin (Nusayrilerin) toplumsal yapısı 1-Türkiyelilik 2-Arapça 3-Alevilik olmak üzere üç ana kolon üzerine oturmuştur. Tarihsel, Sosyal, Kültürel, Coğrafik, Siyasi, Ekonomik vb Türkiyeliliğe entegre olmuş TAA-Nusayriler; Türkiye toplumunun içsel grubudur. Adana’nın, Mersin’in ve Hatay’ın belirli ilçelerinde yoğun nüfusa sahip olmalarıyla birlikte; öğrenci, öğretmen, asker, Nakliye, inşaat, turizm, işçi, işveren vb ülkemiz Türkiye’nin her tarafında TAA(Nusayriler) Türkiye toplumsal Harmonisinin parçasıdır.

FAKAT, YOKLAR
Türkiyeli aidiyetimiz, duruşumuz ; T.C. de eşit ve makbul vatandaş olmamızı sağlamıyor maalesef. Tekçi ideoloji üzerine inşa edilen tekçi müesses nizamın ötekileştirici iklimi devam ediyor. Hakim Anlayış; Türkiyelilik bağını anadil, inanç, ırk vb çağdışı ölçeklerle tartıyor. Vitrinde, resmi yasa ve evraklarda ve söz de eşit vatandaşız. Vitrin arkasında ve gerçek uygulanan gayriresmi kaidelerde, gayrimakbul vatandaşlar kategorisindeyiz.
TEKLEŞTİRME
Tek tip Sünnilikten, tek tip Hristiyanlıktan, tek tip Yahudilikten vb bahsedilemiyeceği gibi tek tip Alevilikten de bahsedilemez. Din, mezhep vb İnançların; matematiksel olarak yanlış veya doğru sağlaması ve bilimsel laboratuvar ispatı olmaz, yapılamaz.
Fakat:Üklemizde dinler, mezhepler, inançlar vb tekçi perspektifle; kalıba döküp yaftalandı. T.C. Vitrinde laik gerçekte ise; devlet dini, mezhebi ve teokratik düzen inşa adildi ve topluma dayatıldı. T.C. Devlet dini mezhebinin Diyanet İşleri Başkanlığından (DİB) onaylı doğru (!) İbadethanede; DİB Onaylı doğru İbadet ve DİB onaylı doğru Abdest telkin edildi yada dayatıldı.
Arap Aleviler; devlet yapılanmasında, devletin önemli yapılarında, kamu istihdamında negatif ayrımcılığa tabii tutuldular. Emniyet, Askeriye, bakanlık, Valilik, Kaymakamlık ve diğer yetkili ve karar verici yapılarda yer almaları istisna ve göstermeliktir.
Tekçi düzen; sık yaşadığı ekonomik ve siyasi krizlerin zararlarını karşılamak için, ekonomik ve siyasi bedeli ödeteceği “Günah Keçileri” gayrimakbul vatandaşların birikimlerine çökmeye alışmıştır.
Ermeni, Hristyan, Süryani, Arap Alevi vb gayri makbul vatandaşların; malına/mülküne birikimine el konulur ve tarihi/kültürel varlığı tahrip edilerek toprağından/yurdundan kopartılır.
Devlet örgüsünde, sahipsiz, yetkisiz, desteksiz ve sesi çıkmayan ve İnancı, dili, ırkı vb nedeniyle ötelenmiş, lokalize olmuş gayrimakbul vatandaşın malına, tapusuna, yaşam alanına çökmenin yaptırımı yoktur.
Arap Alevinin malı deniz, yemeyen....? Deprem Oldu Konut için, Rüzgar var RES için, Güneş var GES için, Deniz var Kıyı için, Kuş uçtu, Kurbağa sıçradı, Kaplumbağa yürüdü, ot, çiçek böcek vb bahane, Arap Alevilerinin malına çökmek Şahane(!).
NE YAPMALIYIZ?
Cumhuriyetimizin 2. yüzyılını demokrasi, insan hak ve özgürlükleriyle taçlandırmak ve vatandaşlarımızden en temel insan haklarını esirgeyen gericilikte kalmamalıyız.
“Minareyi Çalan Kılıfını Uydurur” misali; mülksüzleştirmelere son verilmelidir. Her türlü kamu yatırımları, hazine ve kamu arazileri yerine küçük geçimlik Arap Alevi mülklerine kaydırılmalarına son verilsin. Arap Alevilerin tapularının İptalleri uygyulamasına ve Sermayeye servet aktarımına son verilmelidir.
Arap Alevilerin yaşam alanlarına yönelik havayı, suyu, toprağı kirleten işletme (Beton Santrali vb) ve tesislere yani “Çevresel Irkçılığa son verilmelidir. Özellikle Antakya, Defne ve Samandağ da nefes alamıyoruz.
Ortak ve Birlik dilimiz Türkçemiz ile birlikte başta Anadilimiz Arapça ve yabancı dil olmak üzere çok dilli eğitim olmalıdır. Anadilimizi konuşabilmek, okumak yazmak en doğal ve temel haktır. Anadolu uygarlıklarının Gelişmiş batı ülkeleri kendi çocuklarına daha çok dil öğretmek için çalışıyor. Çünkü bütün dünyada “At Koşturmak” için çok dil bilmek zorunludur. Ülkemizde kendiliğinden edindiğimiz Arapça, Kürtçe, Ermenice vb dillere düşmanlık “Kendi Ayağımıza Sıkmaktır”.
T.C. Vatandaşlarınında evrensel insan haklarını ve özgürlüklerini yaşayabilme hakkının önündeki engelleri kaldırmakla başlamalıyız.
BM Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinin 18. maddesi “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak dinini veya inancını tek başına veya topluca, açık olarak veya özel biçimde öğrenme, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir.” “Ebeveynin çocuklarına kendi inançlarına uygun şekilde eğitim verilmesini isteme hakları vardır. AHİS, Helsinki Nihai Senedi, Paris Şartı, Kopenhag Kriterleri, hak ve özgürlükleri T.C. Vatandaşlarının da kriterleri hak ve özgürlükleridir, “Ama” ve “Fakat” şeklinde kısıtlanmamalıdır.
Aleviler devletin, resmi yetkililerin sunmakla mecburi oldukları en hayati hizmetlerden dahi yoksun bırakılıyor.
“Nerde asfalt yol bitiyorsa oradan sonra Alevi köyü vardır.” deyişi ülkemizde yaşanan ayrımcı gerçekliği vurguluyor. Sağlık, Eğitim, Spor, Bayındırlık, Şehirçilik, Altyapı, Üstyapı ve İstihdamda Adalet olmalıdır.














